Değerli Misafirler,
Siyasi Parti ve Demokratik Kurumlarımızın kıymetli
temsilcileri,
Basınımızın değerli çalışanları
Sevgili Partili arkadaşlarım,
Kürdistan Sosyalist Partisi’nin “Özgürlük Yolunda 50 Yıl
Onurlu ve Kesintisiz Mücadele” şiarı altında gerçekleştirdiği şenliğe hoş
geldiniz.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Gösterdiğiniz ilgi ve dayanışma için hepinize sonsuz
teşekkürlerimi sunuyorum.
Kürdistan Sosyalist Partisi’nin 50. Kuruluş Yıldönümü
halkımıza ve bütün PSK’lilere kutlu olsun.
Özgürlük Yolu’nda verdiğimiz 50 yıllık mücadelede emeği
geçen bütün kadın ve erkekleri en içten duygularla selamlıyorum.
Başta Partimizin değerli kurucuları Sayın Kemal Burkay,
İhsan Aksoy, Mehdi Zana, Yılmaz Çamlıbel, Ziya Acar, Faruk Aras ve Veysel Çamlıbel
olmak üzere bu yarım yüzyıllık süreçte PSK’de emeği geçen bütün kadrolara
teşekkürlerimi sunuyorum.
Partimize yaşamı boyunca eşsiz katkılarda bulunan ve uzun
bir dönem Genel Başkanlık yaparak bayrağı bana devreden Sayın Mesut Tek’e
huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
PSK’yi 50.yıl
maratonuna taşıyanlara bin selam olsun.
Son yarım yüz yılda olmak üzere, Kürt halkının özgürlüğü için yaşamını adayan
bütün Kürdistan şehitlerini saygı, sevgi ve minnet duygularıyla anmak
istiyorum.
PSK’nin mücadele tarihi Kürt halkının son elli yıllık
mücadele tarihinin bir parçasıdır, onunla iç içe geçmiştir. Bu nedenle PSK’nin
Özgürlük Yolundaki 50 yıllık mücadele onuru Kürt halkına aittir. Bu onur
hepimizindir. PSK’nin 50 yıllık kararlı ve destansı mücadelesi Kürt halkının
ortak eseridir.
Değerli mücadele
arkadaşlarım.
Her siyasal yapı gibi Kürdistan Sosyalist Partisi de 50 yıl
önce Kürdistan, bölge ve dünyadaki koşulların bir sonucu olarak kuruldu.
1970’li yıllar dünyasında sosyalist sistem büyük bir
prestije sahipti. Uluslararası güçlü bir İşçi sınıfı hareketi söz konusuydu. Ezilen
ve sömürge halkların ulusal kurtuluş mücadeleleri sonucunda her yeni ülkeler
bağımsızlığına kavuşuyordu.
Aynı dönemde Kürdistan’ın dört parçasında özgürlük
mücadelesi her geçen gün yükseliyordu. Güney Kürdistan’da Mele Mustafa
önderliğinde verilen mücadele parlak zaferler kazanılıyordu. Kuzey Kürdistan’da ise uzun bir sessizlik
dönemin ardından 1960’li yıllarda özgürlük ruhu yeniden canlandı. Bu dönemde
Kürdistan partileri kuruluyor, Kürt yurtseverleri DDKO’larda örgütleniyor, Kürt
kadrolarının bir kısmı TİP saflarına mücadele yürütüyordu.
1970’li yıllarda Kürdistan’da ulusal bilinç hızla yükseldi,
Kürt yurtsever kadrolar dünyada esen rüzgârın etkisiyle sol görüşlerle tanıştı.
Kürt meselesi olmak üzere dünyadaki diğer sorunlara ilişkin tartışmalar
canlandı. Kürt hareketi bin bir çeşit çiçek gibi boy verdi. Kürt kadrolarının
değişik kanallarda olsa bile örgütlülük çabaları hızlandı.
Kürdistan Sosyalist Partisi, dünyadaki ve bölgedeki diğer faktörlerin
yanı sıra esas olarak Kürdistan’daki iç dinamiklerin ve mücadele birikimin
sonucu olarak 1974 yılının sonunda kuruldu.
PSK: Ulusal vizyon,
evrensel perspektif
PSK çok açık ve net bir ulusal program ve evrensel bir
perspektifle mücadeleye atıldı.
PSK yola çıkarken Kürdistan’ın sömürge statüsünü çok net bir
biçimde ortaya koydu. Kürt halkının önündeki tarihi hedefin ulusal özgürlük
(ulusal demokratik devrim) olduğunu büyük bir açıklıkla belirledi. Kurtuluşun
ise ancak en geniş ulusal demokratik bir cepheyle mümkün olduğunun altını
çizdi.
PSK aynı zamanda Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile
Türkiye demokrasi mücadelesi arasındaki ilişkiye dikkat çekti. PSK’nin bu
tespiti gerçekçi ve somut koşulların dayattığı bir sonuçtu.
PSK ilk günden itibaren Kürdistan’ın dört parçaya bölünmüş
bir ülke olduğunu, her bir parçadaki mücadelenin diğer parçalardaki mücadeleyi
yakından etkilediğini dile getirdi. Her parçada mücadele kendi koşullarına göre
yürüyecek, buna karşın dört parçadaki mücadele arasında bir koordinasyon
kaçınılmazdı.
PSK sadece ulusal özgürlük konusunda net bir vizyon ortaya
koymakla kalmadı, o aynı zamanda Kürdistan’da her türlü sömürü ve baskının son
bulduğu adil, eşitlikçi ve demokratik bir toplum kurmayı hedefine koydu.
PSK Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesini uluslararası
düzeydeki demokrasi ve emek mücadelesiyle ilişkilendirerek onu evrensel bir
bağlama yerleştirdi.
PSK’nin Kürdistan, bölge ve dünyaya ilişkin gerçekçi ve
bilimsel politikaları hem onun kitleler nezdindeki cazibesini artırdı hem de 50
yıllık mücadelesinde ona sağlam ve istikrarlı politik bir zemin oluşturdu.
Ulusal Uyanış ve
Aydınlanma Çağı
Değerli arkadaşlar
1970’li yıllar Kuzey Kürdistan’da ulusal uyanış ve
aydınlanmada büyük bir sıçramanın yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde ulusal bilinç hızla gelişiyor,
teorik ve siyasi tartışmalar canlanıyor, öğütlenme çalışmaları hızlanıyor, Kürt
halkı koşar adım özgürlüğe akıyordu.
Bu dönem Kuzey Kürdistan bakımından bir ulusal uyanış,
aydınlanma ve gerçek anlamda Rönesans çağıydı.
Bu dönem aynı zamanda Kürt siyasal örgütlerinin çok kısa bir
zaman içinde toplumun değişik katmanlarını örgütleyerek Kürdistan’da fiili iktidar
olduğu bir dönem oldu.
Kuzey Kürdistan’da yaşanan söz konusu tarihi süreçte PSK çok
etkili bir rol oynadı.
PSK Kürt hareketinin teorik, politik ve tarihsel ufkunun
netleşmesinde bir ekol oldu. 1975 yılında çıkan Özgürlük Yolu dergisi
Kürdistan’da teorik ve politik bilincin yükselmesi ve netleşmesinde bir
referans haline geldi. PSK’nin o dönemde
Kürt ve Kürdistan meselesine ilişkin geliştirdiği tezler geçen 50 yıl içinde
Kürt hareketinin geneline mal oldu.
Özgürlük Yolu ekolünde yetişen binlerce yazar, aydın,
sanatçı, siyasetçi dün olduğu gibi bugün de değişik kulvarlarda Kürt halkının
haklı davasına hizmet vermeye devam ediyor.
Kuruluşundan üç yıl sonra Kürdistan Sosyalist Partisi,
Kürdistan’ın başkenti Diyarbakır’da Belediyesi’ni alabilecek bir örgütsel güce
ulaştı. 1977 yılında Diyarbakır Belediyesi’ni almak hem PSK’nin örgütlülük
seviyesini, hem de Kürt halkının yaşadığı ulusal uyanış düzeyini göstermek bakımından
tarihi bir andı. PSK’nin Diyarbakır’dan iki yıl sonra Ağrı Belediyesini alması
şunu gösterdi. Eğer 12 Eylül darbesi olmasaydı PSK ve diğer Kürt örgütleri 4-5
yıl içinde bütün Kürdistan şehirlerini alabileceklerdi.
Devlet bu Kürt yükselişini gördü ve önünü kesmek için 12
Eylül askeri darbesini gerçekleştirdi.
12 Eylül 1980: Varoluş
mücadelesi
19 Eylül 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde çizilmiş bir
mezar taşında şu cümle yer alıyordu “Hayali Kürdistan burada
meftundur/gömülüdür”.
Ağrı’dan 50 yıl sonra 12 Eylül darbe generali Kenan Evren ve
onun tetikçisi Esat Oktay Yıldıran Kürdistan davasını Diyarbakır 5 Nolu’ya
gömmeye kalkıştılar.
Büyük bir vahşet ve barbarlıkla Kürt halkının özgürlük
iradesini kırmaya yeltendiler.
Şeyh Said’in, Cibranlı Xali’din, Doktor Fuad’ın, Seyid Rıza’nın
oğulları ve kızlarını teslim almaya giriştiler.
Yapamadılar.
Yaptırtmadık.
Bir kez daha cellatların heveslerini kursaklarında bıraktık.
Hep birlikte yenilmez bir halk olduğumuzu bütün dünyaya
gösterdik.
Gelin tarihin o kırılma anında, uçurumun en uç kenarında
tekrar ayağa kalkmamız için gözlerini kırpmadan canlarını veren kahramanlarımız
Yılmaz Demir’i, Necmettin Büyükkaya’yı, Orhan Arat’ı, Remzi Aytürk’ü, Orhan
Keskin’i, Metin Aksoy’u saygı ve
sevgiyle selamlayalım. O ölümsüz yiğitleri saygıyla, sevgiyle, özlemle analım.
Zor yıllardı, karanlık bir dönemdi, umutsuzluğun bütün
ağırlığıyla üzerimize çöktüğü bir süreçti.
Alnımızın akıyla o badirenin üstesinden gelmeyi başardık.
Başardık, çünkü tarihi haklı tarafındaydık.
1990’lı Yıllar; Kürtlerin
ateşle sınavı
1990’lı yıllar mücadele kıran kırana devam etti.
İçerdeki direniş ve dışardaki koşulların etkisiyle 1983
yılında askerler yönetimi sivillere devretti. Ancak 12 Eylül rejimi anayasası
ve bütün kurumlarıyla yerinde kaldı.
Kürt hareketi 1990’larda nadasa kalmış toprak gibi tekrar
canlandı. Önü kesilen nehrin birikerek baraj kapaklarını kırması gibi Kürtler 1990’lı
yıllarda daha güçlü ve kitlesel olarak mücadeleye kaldığı yerden yola devam
etti.
Kürt hareketi bu kez legal partilerde örgütlenme deneyimine
başladı. Kürt basın ve yayın hayatı yeniden canlandı. Gençlik örgütlenmesi ve
sendikal mücadele geçmişin mirası üzerinden yükseldi.
PSK, 1990’lı yılların yeniden yükselen özgürlük
mücadelesinin her alanında aktif bir rol aldı.
PSK, HEP ile başlayan legal siyasal sürecin içinde en
başında itibaren yer alarak kesintisiz bir mücadele sürdürdü. PSK aynı dönemde
basın yayın çalışmalarını canlandırarak bu konuda önemli bir gelenek yarattı.
PSK benzer başarılı bir çalışmayı gençlik alanında sağladı.
1990’lı yıllarda Kürtler korku duvarını yıktı.
Dev zincirlerini kırmıştı.
Bu ikinci Kürt yükselişine karşı devlet sadece resmi
güçlerini değil, illegal yapılarını da harekete geçti. Demirel ne demişti; “devlet arada bir rutin
dışına çıkar”. Lice, Nusaybin, Cizre’de Kürt halkına karşı katliamlar
gerçekleştirildi. Onlarca kasaba, binlerce köy yakılıp yıkıldı. Milyonlarca
insan yerlerinden sürüldü. Faili cinayetler adı altında yüzlerce Kürt aydını,
gazeteci, politikacı, işadamı hunharca katledildi. Kürt legal kurumlarına,
basın çalışanlarına, sendikal mücadele emekçilerine karşı çağ dışı baskılara
başvuruldu. Kürt legal partileri, dernekleri, yayın organları onlarca kez
kapatıldı.
Büyük bedeller, eşsiz fedakarlıklar, insan üstü mücadeleler
sonucunda Kürler haklı davalarına sahip çıktılar.
Tarihi kökleri bin yıllar öncesine dayanan bir halkın
özgürlük mücadelesi yok edilemezdi.
Medlerden, Şedadilerden, Eyubilerden, Mervanilerden,
Erdelanlardan özgürlük bayrağını bugünlere taşımış Kürt halkına diz
çöktürülemzdi.
Tarih 2000’ini gösterdiğinde bizler değil, pes eden onlar
oldu.
Gelin Kürt basın şehidi o güzel insan Sait Erten şahsında 1990’lı
yıllarda faili meçhul cinayetler adı altında katledilen bütün özgürlük
şehitlerini bir kez daha sevgiyle
analım.
2000 Yılına Girerken;
Değişim umudu
2000 yılına girilirken bölgede, Türkiye ve Kürdistan’da
değişim ve yumuşama rüzgârları esiyordu.
Avrupa Birliği ile sürdürülen diyalog 1999 yılında
Türkiye’nin AB aday üyeliği ile tamamlandı.
PKK lideri A. Öcalan’ın yakalanması ve silahların
bırakılacağının ilan edilmesi Kürt hareketinde yeni bir döneme işaret ediyordu.
Güney Kürdistan’da 1991 yılında elde edilen defacto özgürlük
2005 yılında federe statüyle taçlanıyordu.
Bütün bu iç ve dış gelişmelerin AKP iktidarının ordu ile
çatışmasıyla örtüşmesi Türkiye’de değişim sürecini tetikledi. AB ile uyum sürecinin etkisiyle belirli
demokratik adımlar atıldı. Ordunun vesayetine sınırlamalar getirildi. Bütün bu
gelişmeler Kürt meselesinin merkezinde olduğu 2009 Açılım, 2013 yılında Çözüm
Süreçlerine yol açtı.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye’nin söz konusu değişim ve açılım çabalarının
yaşandığı süreçte PSK kadroları etkin bir rol oynadılar. O yıllarda hep
birlikte Türkiye’nin AB üyelik sürecinde çok önemli çalışmalara imza attık. Diyarbakır’dan
Brüksel’e kadar yürüyerek Kürt halkının haklı taleplerinin Avrupa’ya duyurduk.
12 Eylül darbe rejimiyle yüzleşmek, faili meçhul cinayetleri
açığa çıkartmak için ses getirici eylemler gerçekleştirdik. Yeni bir anayasa
yapılması için parlamento içinde ve dışında yoğun girişimlerde bulunduk. Açılım
ve Çözüm sürecinde silahların susması ve Kürt halkının haklı taleplerinin
karşılanması amacıyla öncü bir rol oynadık. Söz konusu dönemde her zaman
değişim, reform ve barışçıl çözüm çabalarının yanında olduk. Yetmez ama evet
şiarıyla değişim yönündeki adımları destekledik.
PSK, 2000 yılından 2015 yılına kadarki süreçte Kürt
meselesinin çözümü ve demokratikleşme çabalarına aktif destek verdi, yapıcı ve
gerçekçi politikalarıyla sürecin olumlu yönde evrilmesine katkı sundu.
2015’ten sonra umutla
karanlık içiçe
Değerli dostlar
2016 yılı PSK’nin 50 yıllık politik yürüyüşünde bir dönüm
noktası oluşturur.
Yıllar süren tartışmaların ve Kürt hareketinde yaşanan gelişmelerin
sonucunda PSK 10. Kongre’sinde aldığı kararla illegal çalışmayı bırakıp yasal
ve legal alana çıktı.
PSK’nin ve eş zamanlı olarak PAK ve TDKP’nin legal alana
çıkması Kürt hareketinde cesur ve tarihi nitelikte bir çıkıştı. Ancak girdiğimiz
yolun güllük gülistanlık olmadığını da biliyorduk. Türkiye gibi bir ülkede Kürdistan ismiyle
siyaset yapmanın başlı başına bir mücadele ve bedel gerektirdiğinin
farkındaydık.
Değerli arkadaşlar,
Son 7-8 yılda Kürdistan’ın dört parçasında Kürt
kazanımlarına karşı yoğun saldırılar gerçekleşiyor.
Bir yandan söz konusu topyekün saldırılara karşı
direniyoruz. Diğer yandan Kürdistan isminden ve Kürdistan programından dolayı
PSK hakkında açılmış siyasi dava ve fiili boğma girişimlerine karşı meşru
temelde hukuki mücadelemizi büyük bir inanç ve kararlılıkla sürdürüyoruz.
Kürdistan’ın dört parçasında Kürt kazanımları ve
değerlerinin saldırıya uğradığı bir dönemde bütün ulusal demokratik güçleri
Kürdistan ismi ve Kürdistani talepleri yasal ve hukuki düzeyde birlikte
savunmaya davet ediyoruz.
Değerli mücadele
arkadaşlarım
Kürt halkı olarak yarım yüz yıllık haklı ve onurlu bir
mücadeleyi geride bıraktık. Geride bıraktığımız 50 yıllık mücadele gelecek
kuşakların gurur duyabileceği altın sayfalar, parlak zaferlerle doludur. 50 yıllık mücadele bayrağını bugünlere
taşımaktan haklı bir onur duyuyoruz. Bu onur hepimizindir. PSK hepimizindir.
Bir halkın mücadelesinde düşmek de var, asıl olan yeniden
ayağa kakabilmektir. Her duraklamadan sonra cesaretle yola devam edebilmektir. Özgürlük
mücadelesi söz konusu olduğunda kaybetmek diye bir şey yoktur. Özgürlük
mücadelesi her anı, her aşaması mutlaka kazanılan bir mücadeledir.
Geçen 50 yılda özgür yolunda önemli mevziler kazandık.
Kürt halkı bugün geçmişe göre çok daha bilinçli. Ülkemizin
Güney parçası özgür ve federe bir statüye sahip. Bu kazanımı gözümüz gibi
korumalıyız. Rojava’da halkımız özgürlüğe çok yakın bir yerde duruyor. Doğu
Kürdistan’da Kürtler mücadeleyi kahramanca sürdürüyor.
Bugün yine zor bir dönemden geçiyoruz. Ulusal varlığımız ve
kazanımlarımız yoğun saldırılar altında. Tarihi bir varoluş sınavı ile karşı
karşıyayız.
Ancak umutsuzluğa yer yoktur.
Sayısız kez küllerinden doğarak yeniden ayağa kalkmış bir
halkız. Tarihin en karanlık dönemlerinde mucizeler yaratmış bir mücadele
geleneğinden geliyoruz. Yapmamız gereken şey geçmişten gerekli dersleri
çıkartmak ve yenilenerek kararlı adımlarla mücadeleye devam etmektir.
Karşı karşıya bulunduğumuz saldırılar ne kadar yoğun,
sorunlarımız ne kadar ağır olursa olsun, bunun üstesinden gelecek mücadele
birikim, tecrübe ve gücümüz var. Mevcut kötü duruma bakıp asla karamsarlığa
kapılmayalım. Kürt milleti tarihte birçok badireyi atlattığı gibi bu zor
sınavdan da alnının akıyla çıkacaktır. Umudumuzu diri tutacağız, umutsuzluğa
yer vermeyeceğiz. Cesaretle mücadeleye devam edeceğiz. Her şeye rağmen ve her koşulda özgürlük mücadelesini
büyük bir inançla sürdüreceğiz.
Aydınlığa çıkış üç ilkeye ihtiyacımız var.
Başarmanın ilk ve biricik anahtarı birliktir, bir olmaktır.
Bugüne kadar hakkıyla yapamadığımız şey budur. Bunu başarmak zorundayız. Millet olarak birbirimize sarılmalı ve
kenetlenmeliyiz. Hem Kuzey Kürdistan’da hem de dört parçada ulusal birliğimizi
sağlamak zorundayız. Farklılıklarımızı
zenginlik kabul ederek gücümüzü ulusal özgürlük yolunda birleştirmeliyiz.
Gücünü birleştirmiş, iç bünyesini güçlendirmiş bir halka hiçbir güç diz
çöktüremez. Halkımız bizden bunu istiyor. Koşullar ulusal birlik ihtiyacını
yakıcı hale getiriyor. Gelin el ele verelim. Ahmedê Xanî’nin vasiyetinin
gereğini yerine getirmeyi tarihi görev kabul edelim.
Başarmanın ikinci ilkesi dile sahip çıkmaktır. Ulusal
varlığımızı yaşatmanın yolu dilimize sahip çıkmaktan geçer. Dilimiz Kürtçe
varlığımızdır, dilimiz ulusal hafızamızdır, tarihsel yürüyüşümüzün kaydıdır. Bizi
özgürlüğe götürecek bütün şifreler dilimizde saklıdır. Kürtçe gibi bir dilimiz
olduğu için şanslıyız. Kürtçe dilimizi öğrenmek, konuşmak ve geliştirmek
hepimizin boynunun borcudur. Dilimize sahip çıkmak ulusal bir görevdir. Kürtçe dilini konuşmak, öğrenmek ve
geliştirmek için seferberlik ruhu ile hareket etmeliyiz. Dilimizi yaşatmayı
hayatımızın ve mücadelemizin merkezine koymalıyız.
Üçüncü ilke; Haklı davamıza daha çok dost kazandırmalıyız. Dünyada
dostlarımızı artırmalıyız. Dünyadaki hükümetler nezdinden diplomatik
çalışmaları artırmalı, haklı davamızı dünya halklarına anlatmayı
hızlandırmalıyız. Lobi çalışmalarımızı güçlendirmeliyiz. Böylece etrafımıza
örülen kuşatmayı kırabilir, sesimizi dünyaya duyurabiliriz. Dünyanın küresel
bir köye dönüştüğü koşullarda dostlarımızı artırarak başarıya ulaşabiliriz.
İçinde bulunduğumuz bütün imkansızlıklar ve zorluklara ve
karşı karşıya bulunduğumuz bütün saldırılara karşı, kazanacağız. Halkımızın
özgürlük iradesi ve mücadele deneyimine büyük bir güven duyuyoruz. Ulusal haklarımızı gasp eden güçler derin bir
çöküş ve çürümüşlük içinde. Eskisi gibi yönetemiyorlar. Ortadoğu’da zulüm,
sömürü ve talan üzerine kurulu statüko çatırdıyor. Dünya yeni bir düzen arayışında.
Bu koşulları halkımızın lehine çevirmek
için gerekli basiret ve iradeyi ortaya koymak zorundayız.
Bunu başarmak zorundayız.
Başaracağız da.
50 yıllık onurlu ve kesintisiz mücadeleyi Kürdistan’ın
özgürlüğü ile taçlandıracağız.
PSK’nin 50. Yılı halkımıza ve bütün
PSK’li yoldaşlarıma kutlu olsun.
09.11.2024
Bayram Bozyel
Kürdistan Sosyalist Partisi
(PSK)
Genel Başkanı