Erbil Gazetesi’nin “Kürt
Meselesi; Nasıl Bir Gelecek Konferansı” ile ilgili Deng Dergisi Yazı Kurulu
üyesi Bayram Bozyel ile yaptığı röportaj..
Soru; 01 Haziran’da
Deng Dergisi’nin Diyarbakır’da gerçekleştirdiği Kürt Meselesi; Nasıl Bir
Gelecek Konferansı”na siyasiler,
yazarlar, aydınlar ve başka ülkelerden
siyasiler misafir olarak katıldı. Bu konferansı gerçekleştirmekteki amacınız
neydi? Bu konferans ile nasıl mesaj vermek istiyorsunuz?
-Deng Dergisi 01
Haziran 2024 tarihinde “Diyarbakır’da Kürt Meselesi; Nasıl Bir Gelecek
Konferansı”nı gerçekleştirdi. Konferansa Güney Kürdistan’dan olmak üzere çok
değerli akademisyen ve yazarlar katılarak değişik konulara ilişkin görüşlerini
dile getirdi.
Konferasn üç oturum şeklinde gerçekleşti.
Konferansın Birinci Oturumunda Ortadoğu’da yaşanan
gelişmeler ve Kürt meselesine etkileri tartışıldı. ABD, Rusya, Çin gibi süper
güçler ile bölge devletleri arasındaki rekabetler ele alındı. Gazze savaşının
yol açacağı gelişmeler değerlendirildi.
Konferansın bu oturumunda esas olarak Kürdistan Bölgesi’nin
mevcut kazanımlarının nasıl korunacağı ve risklerle nasıl baş edileceği
üzerinde duruldu.
Konferansın İkinci Oturumunda Türkiye’de yapılan 31 Mart
seçim sonuçları ve bunun Kürt meselesinin çözüne etkileri tartışıldı.
Türkiye’nin Kürt meselesinin çözümü için nasıl bir politika izleyeceği konusu
değerlendirildi.
Üçüncü Oturumda ise Kürtlerin nasıl bir strateji izlemleri
gerektiği üzerinde duruldu. Kürtlerin ortak bir akıl oluşturmasının altı
çizildi.
Konferansın amacını Kürt siyasi aktörlerinin yeni
gelişmelere karşı tutumlarını yakınlaştırmak ve mümkün olduğu kadar ortak bir
strateji etrafında birleşmelerine zemin hazırlamak olarak tanımlayabiliriz.
Soru: Kürtler Türkiye’de
kendileri bir Türk gibi görmüyor, yani bir Türk gibi bu ülkede eşit değiller,
ve anayasada Kürtler bir ulus olarak tanımıyorlar. Konferansta bu konulara odaklandınız mı?
-Evet, Türkiye Cumhuriyeti Kürt varlığının
inkarı ve yokluğu üzerine kuruldu. Türkiye devleti geçen yüzyılda Kürt halkının
varlığını yok etmek, kimliğini ortan kaldırmak ve dilini asimile etmek için her
yola baş vurdu. Bu amaçla katliamlar ve çatışmalar yaşandı. Türkiye’nin
izlediği red ve inkar politikası sadece Kürt halkına büyük acılar vermekle
kalmadı, aynı zamanda Türkiye’de bu politikadan büyük zararlar gördü. Ülkenin
maddi kaynaklarının savaşa ve çatışmalara ayrılması Türkiye’de derin yoksulluk ve ekonomik krize
yol açtı. Aynı zamanda siyasal sistem otoriterleşerek demokratik sistem
zayıfladı.
Konferansta yapılan tartışmalarda Kürt meselesinde demokratik ve barışçıl politikalar izlediğinde hem Kürtlerin hem de Türklerin kazançlı çıktığını, savaş ve şiddet politikalarının ise her iki ulusa zarar verdiğin ortaya koydu. Başka bir ifade ile Kürt meselesini çözmenin Türk halkının da yararına olduğunun altı çizildi.
Soru; Bildiğiniz gibi
AKP ve MHP yeni anayasa için harekete geçtiler ve muhalif partilerle
görüşüyorlar. Siz bu konuda nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz? Bu süreçte Kürtlerin
bir ulus olarak anayasada tanınma ihtimal var mı?
-Biz Türkiye’de yeni, demokratik ve çoğulcu bir anayasa
ihtiyaç olduğunu yıllardır söylüyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz. Çünkü
Türkiye’nin yaşadığı mevcut sorunların temelinde şu anki anayasa yatmaktadır.
Biz AKP ve MHP’nin yeni bir anayasa hakkında görüşlerini ve
önerilerini henüz tam bilmiyoruz. Ancak yeni bir anayasa sürecini Kürt halkının
temel taleplerini dile getirmek için bir fırsat olarak değerlendirmekten
yanayız. Bize göre bütün Kürt siyasi aktörleri bir araya gelerek Kürt halkının
temel talepleri konusunda ortak bir tutum oluşturmalı. Ve Kürt taleplerini hem
iktidar hem de muhalefet partilerine iletmeli. Başka bir ifade ile Kürtlerin
taleplerini siyasetin gündemine taşımalı.
Bize göre yapılacak yeni bir anayasada Kürt halkının ulusal
varlığı tanınmalı, Türkiye’nin çok uluslu bir ülke olduğu kabul edilmelidir.
Yapılacak yeni anayasada Kürtçe dili eğitim dili ve resmi dil olarak güvence
altına alınmalı, Kürtlerin kendilerini yönetmelerine imkan tanınmalıdır. Baka
bir ifadeyle Türkiye Kürtlerin özgürce yaşamalarına imkan tanıyan federal bir
sisteme geçmelidir.
Tabi ki Türkiye’deki mevcut siyasal iklimde bizim arzuladığımız
bir anayasa yapma imkanı çok zayıf. Buna rağmen çözümün bu olduğunu söylüyor ve
bunun için mücadele ediyoruz.
Soru; Bu aşamada Kürtlerin
durumu ne durumdadır, biliyorsun parlamentoda milliyetçiler çoğunluktadır. Yeni
anayasada Kürtlerin dilini tanıma koşulları nedir?
-Parlamentoda milliyetçi kanadın ağır bastığı açık.
Muhalefet partilerinin de Kürt meselesine ilişkin net ve açık bir politikaları
yok. Dolayısıyla yeni bir anayasa konusunda çok iyimser olamıyoruz. Buna rağmen
yeni bir anayasa için yapılacak görüşmeler trafiğini bir fırsata çevirmeyi ve
Kürt halkının meşru taleplerini gündeme taşımak istiyoruz.
Özellikle Kürtçe dil konusuyla ilgili olarak belirli
düzenlemeler yapılabilir. Çünkü Kürtçenin eğitim dili olması konusunda bütün
Kürtler hemfikirdir. Benzer şekilde Türk toplumunda da Kürtçeye ilişkin belirli
bir yumuşama söz konusu. Bu koşullarda yapacağımız yoğun çalışma ve Türk
kesimiyle kuracağımız etkili ilişkiler sayesinde Kürtçe dil konusunda belirli
sonuçlar elde edebiliriz.
Erbil Gazetesi 03.06.2024