Mêvanên
ezîz,
Nunerên
partî û rêxistin yên giranbûha,
Kedkarên
çapemeniyê yên birûmet,
Heval û
hevrêyên delal,
Hûn hemî
bixêr û xweşî hatin Konreya Sêyemîn ya Partiya Sosyalîst a Kurdistan
Jibo
beşdariya we gelekî spas dikim.
Bi
minasebeta Kongreya me ya sêyemîn ez hemî şehîdên doza azadiyê û Kurdistanê bi
rêz û hurmet yad dikim.
Ez slav li
hemî wan jin û mêran, keç û xortan dikim ku ji destpêkê heta îro ked û canê xwe
bexşê Partiya Sosyalîst a Kurdistanê kirine.
Ez
spasdarê wan kesan im ku di dirêjahiya pênce salî da alaya partiya me her tim
bilind girtine û bênavber anîne heta îro.
Ev
têkoşîn û berxwedan birûmet e, ciyê rêzê û şanazîyê ye.
Herwisa
ez gelek spasiya Birêz Mesud Tek dikim, ji ber ked, xebat û xizmeta wî ya ji bo
partiya me.
Ez dixwazim
bejim ku eger ji ked û rola wî nebûya partiya me dibe ku îro di vê qonaxa legal
da tunebûya.
Bihêviya ku Kongreya me ya Sêyemîn hem ji bo partiya me hem jî ji bo doza azadiyê serkeftîbe û bibe destpêkekê nû.
Değerli
Konuklar,
Siyasi parti
ve kurumlarımızın değerli temsilcileri,
Değerli
basın emekçileri,
Sevgili
partili arkadaşlarım,
Kürdistan
Sosyalist Partisi 3. Büyük Kongresi’ne hoş geldiniz.
Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Kongremizin
partimiz ve halkımız için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım,
Dünyada,
bölgede ve ülkemizde önemli ve sarsıcı gelişmelerin yaşandığı bir süreçten
geçiyoruz.
Yeniden başlayan soğuk savaş ve
olası sonuçları
Bilindiği
gibi 1989’da, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra dünyada soğuk savaş son bulmuş,
demokrasiye geçen ülkelerin sayısı artmış, yarım yüzyıl boyunca soğuk savaş
döneminin gölgesinde unutulmaya terkedilen Kürt sorunu ve benzeri ulusal
sorunlar dünyanın gündemine girmişti. Kürdistan’ın güney parçasının özgürleşme
yoluna girmesi de söz konusu iklim ortamında mümkün olmuştu.
Bu yılın
ilk aylarında Rusya’nın, Ukrayna’ya saldırmasıyla dünya, yeniden soğuk savaş
dönemine geri döndü. Ukrayna saldırısı
karşısında ABD, AB, Japonya, Avusturalya, Kanada olmak üzere, bütün Batı
dünyası kenetlenerek Rusya’ya karşı çok yönlü bir ambargo uygulamaya başladı.
Söz konusu ambargo ve kutuplaşma bir yanda küresel ekonomide daralma ve
silahlanmaya yol açarken, bir yanda da Rusya’nın sıkça dillendirdiği bir
nükleer savaş tehdidini gündeme getirdi.
Dünya’da
başlayan soğuk savaş rüzgârının ve gerilim ikliminin Kürtler bakımından iki
yönlü sonuçlar üretmesi mümkündür.
Birincisi,
aşırı kutuplaşmış bir dünyada, geçmişte olduğu gibi Kürt sorunu gibi ulusal ve
bölgesel ölçekli sorunların geri plana düşmesi ve büyük güçlerin ilgisini
kaybetmesi; ikincisi ise, Rusya’nın gaz ve enerjisine bağımlı olan Batı için,
Kürdistan’ın bir gaz ve enerji koridoru olarak ön plana çıkması ihtimalidir.
Kürtler,
her iki seçeneğe da hazır olmak durumundadır.
Ortadoğu’da statüko çöküyor,
Kürtlerin rolü artıyor
Değerli
Arkadaşlar,
Geçen
yüzyılın başında büyük güçlerin çıkarlarına göre dizayn edilen Ortadoğu’da,
statüko giderek çöküyor. Kürdistan’ın birer parçasını işgal eden Irak ve Suriye,
yıkıma uğrayan devlet konumunda bulunuyor. İran ise mukadder sona doğru hızla
yaklaşıyor.
Ortadoğu’da
Kürtler bakımından kader anları yaşanıyor.
Kürtler,
Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde merkezi ve çok belirleyici bir konum
kazanıyorlar.
Son
yıllarda yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, Kürdistan coğrafyası, Irak’ın en
güvenli ve istikrarlı bölgesi ve demokrasinin vahası durumundadır. Kürdistan
siyasi aktörleri Bağdat’ta, sistemin işleyişi bakımından kilit bir rol oynamaktadır.
Çoklu
etnik ve siyasi yapısı, işleyen parlamenter sistemi, özgür basını ile Kürdistan
Bölgesi, Ortadoğu’da örnek bir demokratik yaşam modeli oluşturmaktadır.
Kürdistan Bölgesi, küresel güçlerin muhatap aldıkları, uluslararası demokratik kamuoyunun
değer verdiği önemli bir ortak konumundadır.
Güney
Kürdistan, bütün Kürtler için bir umut ve güvence kaynağıdır. Yüz yıllık
mücadelenin sonucu elde edilmiş bir ulusal kazanımdır. Tarihi önemdeki bu
ulusal kazanımları korumak hepimizin boynunun borcudur.
Öte
yandan Güney Kürdistan’daki siyasi aktörlerin kendi iç sorunlarını çözmesi,
ortak bir Peşmerge gücünün kurulması,
idari ve mali yönetimin merkezileştirilmesi yönündeki çabaların
hızlandırılması hepimizin beklentisidir.
Suriye’de
de Kürtler olmadan yeni bir düzenin, istikrar ve barışın inşa edilemeyeceği apaçık
ortadadır. Suriye savaşının son bulması ve bu ülkede yeni bir sistemin
kurulması ancak Kürtlerin ulusal demokratik haklarının tanınmasıyla mümkündür.
Açık ki
savaşın bitip tükettiği bu ülkede, etkili ve büyük güçlerin muhatap alıp
desteklediği tek aktör Kürtlerdir. Bu durum, Suriye’nin inşa sürecinde Kürtler
için büyük bir şanstır.
Bu
noktada yapılacak şey, Suriye’de Kürtlerin kapsamlı bir ulusal ittifak kurması,
dünyadaki dostlarına güven vererek özgürlüklerini adım adım inşa etmesidir.
İran ise
uzun bir zamandan beridir içten içe kaynıyor. Kürt Kızı Jina Emini’nin İran
rejim güçleri tarafından katledilmesinin ardından başlayan tepkiler, bir anda
İran’daki bütün etnik, dini ve toplumsal kesimleri kapsayan genel bir direnişe
dönüştü. Tahran’daki baskıcı rejim ise şimdiye kadar yüzlerce sivili katletti. Bu
yetmezmiş gibi Kürdistan Bölgesi’ndeki Doğu Kürdistanlı sivillerin bulunduğu
kampları bombalayarak dikkatleri içerdeki direnişten, dışarıya kaydırmak
istiyor.
Buradan
bir kez daha özgürlük, demokrasi ve insanca bir yaşam uğrunda, başta Kürler
olmak üzere İran’daki halkların yürüttüğü barışçıl ve meşru mücadeleyi desteklediğimizi
ve İran halklarının yanında olduğumuzu belirtiyoruz.
Değerli
dostalar, arkadaşlar,
Türkiye çok yönlü bir kriz
yaşıyor
Türkiye,
son yıllarda çok yönlü; ekonomik, sosyal, kültürel, toplumsal ve diplomatik
topyekûn bir kriz yaşıyor.
Ülkedeki
demokratik kazanımlar rafa kaldırılmış, parlamento işlevsiz hale getirilmiş, hukukun
üstünlüğü ilkesi yerine, keyfi ve otoriter bir yönetim inşa edilmiştir
Demokratik
denge ve denetleme mekanizmaları askıya alınarak iktidarın bütün gücü ve
yetkisi tek elde, tek bir kişide toplanmıştır.
Söz konusu keyfi ve otoriter yönetimi eleştiren
basın, yoğun bir sansür altına alınmış, muhalefetin hareket alanı daraltılmış,
düşünce ve ifade özgürlüğü kullanılamaz hale gelmiştir.
Yargı, adaleti dağıtmak yerine, muhalefeti susturan
ve hukuksuzluk üreten bir aygıta dönüşmüştür.
Kayyum uygulamaları ile halkın iradesi yok edilmiş,
binlerce siyasetçi, aydın ve yazar tutuklanmış, kamuda çalışan yüzbinlerce
insan KHK’lerle işten atılarak büyük mağduriyetlere uğratılmıştır.
İktidarın izlediği gerilim ve kutuplaştırma siyaseti
nedeniyle muhaliflere yönelik linç girişimleri artmış, batı illerinde Kürtlere
dönük toplu katliamların zemini hazırlanmıştır.
İçerde artan antidemokratik ve hukuka aykırı
uygulamalar ve dışarda izlenen saldırgan politikalar nedeniyle Türkiye dünyadan
hızla izole olmakta ve yalnızlığa sürüklenmektedir.
Son dönemde daha da derinleşen ekonomik sorunlar,
artan enflasyon ve kontrolden çıkan zamlar, toplumu derin bir yoksulluk ve
yokluğun içine itmiştir.
Bütün bu sorunlar yığını toplumu cinnet noktasına
getirmiştir. Bu kaotik tablonun sonucu olarak her gün; kadınlar katledilmekte,
gençler ve okumuş insanlar can havliyle yurtdışına kaçmakta, gelecek umudunu
yitiren insanların sayıları artmaktadır.
Türkiye’de yaşanmakta olan söz konusu çok yönlü
krizin temelinde Kürt meselesinin yattığına şüphe yoktur.
Kürt meselesinde izlenen inkâr ve şiddet anlayışı,
Türkiye’deki mevcut sorunların katlanarak topyekûn bir krize dönüşmesine yol
açmıştır.
O halde Kürt meselesinin çözümü daha fazla
ertelenemez!
Kürt meselesinin
adını doğru koymak
Bu noktada Kürt meselesini doğru tanımlamak ve adını
doğru koymak önem kazanmaktadır.
Kürt meselesi her şeyden önce, koca bir halkın en
temel ulusal ve insani haklarının gasp edilmesinden kaynaklanan bir meseledir. Kürtler
çok eski bir tarihe, belirgin bir kişiliğe, zengin bir dil ve kültüre, kesintisiz bir mücadele iradesine sahip bir
millettir.
Ve bin yıllardır ülkeleri Kürdistan’da yaşamaktadır.
Kürt milletinin de her millet gibi, kendi ülkesinde
özgür ve onurlu bir şekilde yaşama hakkı vardır.
Kürt halkının ulusal ve insani haklarının gaspı
tarihi bir haksızlıktır. Bölgede barış ve istikrarın temini Kürt meselesinin
hak eşitliği temelinde adil ve eşitlikçi çözümüne bağlıdır.
Bu konuda atılacak adımlar çok açık ve nettir.
Kürt kimliği ve Kürdistan gerçeği tanınmalı ve
anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
Kürt dili resmi dil statüsü kazanmalı, Kürdistan’da
eğitim dili olarak kabul edilmelidir.
Kürt ve Kürdistan ismiyle her türlü örgütlenme ve
faaliyet serbest kılınmalıdır.
Kürdistan’da ismi değiştirilen tüm yerleşim
birimlerinin, coğrafi ve tarihi yerlerin Kürtçe isimleri iade edilmelidir.
Mezarları yok edilen ve tarihe mal olan Kürt
şahsiyetlerin mezarlarının yerleri açıklanmalı, geçmişte Kürt halkına yapılan
mezalimden dolayı özür dilenmelidir.
Kürt sorununun çözümü için uygun bir zeminin
oluşması bakımından Kürdistan’da sürüp giden askeri operasyon ve yığınaklar son
bulmalı, siyasi tutuklular serbest bırakılmalı, Kürdistanlı partilere dönük
açılan kapatma davaları sonlandırılmalıdır.
Benzer şekilde Türkiye; Irak, Suriye ve İran’da
yaşayan Kürtlere karşı izlediği hasmane tutumdan vazgeçerek onlarla dostça
ilişkiler geliştirmelidir.
Türkiye; Irak, Suriye ve İran’da yaşayan Kürtlerle
iyi ilişkiler kurmalı, Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl çözümünü
kolaylaştıran adımlar atılmalıdır.
Mevcut siyaset
sürdürülemez hale gelmiş, çözüm kendini dayatmıştır
Değerli arkadaşlar,
Türkiye’deki bütün ekonomik, sosyal ve siyasal
göstergeler mevcut baskı ve inkâr politikasının sonuna gelindiğini
göstermektedir.
Başka bir ifade ile mevcut siyaset tarzı tıkanmış,
bütün limitler tükenmiştir.
Toplumun ezici çoğunluğu mevcut durumdan
bunalmıştır.
Demokrasi ve özgürlük talebi geniş kesimlerin ortak
talebi haline gelmiştir.
Önümüzde bir seçim var.
Mevcut başkanlık sistemi denilen ucube sistem yoğun
olarak tartışılıyor.
Sistem tartışmalarına bağlı olarak yeni bir anayasa
yapımı her geçen gün kendini dayatıyor.
Kürt meselesi ise bütün ağırlığı ve yakıcılığı ile gündemdeki
yerini koruyor ve acil çözüm bekliyor.
Başka bir ifade ile Türkiye bakımından köklü bir değişim kaçınılmaz hale geliyor.
Kürtlerin ulusal birlik
ihtiyacı
Türkiye’nin böylesine ciddi bir eşikte olduğu
süreçte Kürtlerin ulusal birliği son derece önem kazanmaktadır.
Bu noktada büyük Kürt düşünürü Ahmedê Xanî’nin 300
yıl önce dile getirdiği şiarı hatırlamamızda yarar var; “Ger Hebûya me
Tefaqek(…)” Hiç şüphesiz güçlü bir ittifakımız olsaydı tarih Kürtler bakımından
başka türlü akardı.
Büyük düşünür Ahmedê Xani’nin söz konusu şiarı bugün
de yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Değerli Arkadaşlar,
Partimiz, işin başından beri, Kürt halkının
özgürlüğünden yana bütün ulusal demokratik güçlerle en geniş güçleri kapsayan
bir ulusal demokratik ittifakın inşasını siyasi hedeflerinin odağına koymuştur.
PSK, uzun bir zamandan beri bu yönde yürüttüğü
çalışmayı, benzer hedeflere sahip Kürt siyasal aktörlerle olgunlaştırıp geliştirmeye
hız vermiş durumdadır. Ulusal demokratik Kürt ittifakı, Kürt halkı bakımından
özgürlüğün yegâne garantisidir.
Gelinen aşamada önerimiz şudur: Bütün Kürt siyasi
yapıları, demokratik sivil kurumları ve yurtsever şahsiyetler, Kürt halkının yakıcı
ulusal demokratik taleplerini içeren bir program etrafında birleşerek Türkiye’deki
siyasal sürece bir taraf olarak, Kürt tarafı olarak dâhil olmalıdır.
Kürt halkının bütün güç ve enerjisini ortak bir
program etrafında harekete geçiren bir Kürt ittifakını, hiçbir aktör görmezden
gelemez, yok sayamaz.
Böylesine bir Kürt birliği ya da ittifakı, bir yanda
Kürt halkının haklı ve meşru taleplerini siyasi platformlara taşırken, aynı
zamanda Türkiye’de siyasetin normalleşmesine ve demokratikleşmesine katkıda
bulunabilir.
Öte yandan uygulanmakta olan başkanlık
seçimlerindeki %50 +1 kuralı, Kürtlerin oyunu kilit hale getirmiştir.
Başka bir ifade ile Kürtlerin taleplerini dikkatte
almayan hiçbir güç Türkiye’de iktidara gelemez, gelse bile muktedir olamaz.
Dahası, bunca baskı ve zorbalıklara rağmen, Kürt
meselesi hiç olmadığı kadar toplumun ve siyasetin gündemine girmiş durumdadır. Zira
Kürt meselesini demokratik ve siyasal zeminde çözmek dışında bir seçenek
kalmamıştır.
Kürtlerin yapması gereken şey, Türkiye’de gündeme gelecek
değişimin, Kürtlerin lehine şekillenmesine akılcı ve meşru yöntemlerle katkıda
bulunmaktır.
Kürt sorununu çözüm
girişimleri ve demokrasi mücadelesi iç içe geçmiştir
Değerli arkadaşlar, altını çizmemiz gereken bir
nokta da şudur;
Gelinen aşamada Kürt meselesinin çözümsüzlüğü ile
Türkiye’de demokrasi yokluğu önemli oranda iç içe geçmiştir. Kürt meselesinin inkâr
ve şiddetle bastırılması, Türkiye’de demokrasinin zeminini tahrip ederken,
demokrasinin yokluğu, Kürt sorununun çözümünü daha da zora sokmuştur.
Türkiye’de demokrasiden yana her köklü değişim, Kürt
halkının özgürlük mücadelesini büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Kürt sorununu
çözme yönündeki girişimler ise, Türkiye’de sürecin normalleşmesine büyük bir
ivme kazandıracaktır.
Bu çerçevede partimiz, Türkiye ölçeğinde demokrasi
ve değişimden yana bütün güçlerle işbirliği yapmaya ve onlarla dayanışma içinde
olmaya büyük bir önem atfetmektedir. Bunun
yolu ise, demokrasi ve değişimden yana bütün kesimleri kapsayan bir demokrasi
ittifakının inşasından geçmektedir.
Türkiye’de yüzyıllık geçmişe sahip şoven, militarist ve otoriter düzeni değiştirip dönüştürmek ancak kapsamlı ve radikal bir demokrasi perspektifine sahip ittifak ile mümkündür.
Özgürlük mücadelesinde 5 temel ilke
Değerli dostlar,
Kürt halkının
özgürlük mücadelesinin başarısı için beş temel ilkenin altını çizmek ve sizlerle
paylaşmak istiyorum.
1-Kürt
halkı bundan böyle ilkesel olarak şiddeti dışlayan açık, legal ve meşruiyetçi
bir mücadele tarzı benimsemelidir.
Gelinen
aşamada şiddete ve savaşa dayalı anlayışın Kürt halkının mücadelesine yarar
yerine zarar verdiği apaçık ortadadır. Savaş ve şiddet yöntemleri, devletin
Kürt halkının haklı mücadelesini, kriminoloji alanına itmesine yol açmakta, bu
da ona inanılmaz imkânlar vermektedir.
Bu
çerçevede PKK’nin yapması gereken şey, silahlı mücadele yöntemine son verip,
legal demokratik mücadelenin önünü açmasıdır.
Benzer
şekilde devlet, yüzyıldır denenmiş şiddet yöntemlerinde ısrar etmek yerine,
Kürt meselesini demokratik siyaset zemininde ve barışçıl yöntemlerle çözmeyi
esas almalıdır
2-
Kürt dilini, kültürünü, ulusal ve tarihi değerlerini yaşatmak ve bunları yasal
ve anayasal güvenceye kavuşturmak yönünde topyekûn bir seferberlik ilan edilmeli
ve bu uğurda verilen mücadele, yeni dönemde özgürlük projesinin ana dayanağı
olmalıdır.
3-
Gelinen aşamada Kürtlerin ve Kürdistan meselesinin bütün yalınlığı ve netliği
ile projelendirilmesi son derece önemlidir. Sorunun odak noktasının, Kürtlerin
ülkeleri Kürdistan’da, kendilerini özgürce yönetmesidir. Bu hususun altı önemle
çizilmelidir. Böylesine somut bir yaklaşım, soruna taraf olan bütün aktörlerin
tutumlarının netleşmesini kolaylaştıracaktır.
4.
On yıllardır Kürt meselesinin, Kürdistan meselesi yönünde dönüştüğü ve bu
bağlamda bölgesel ve küresel bir boyut kazandığı apaçık ortadadır. Başka bir
ifade ile Kürdistan’ın bölünmüş parçalarının kaderi, hiç olmadığı kadar
birbirine bağlanmıştır. Bu durum, aynı zamanda dört parça düzeyinde, uygun bir
işbirliği, diyalog ve koordinasyon ihtiyacını gündeme getirmektedir. Bize göre
bu ihtiyacı karşılayacak mekanizma, belirli aralıklarla toplanacak Kürdistan
konferanslarıdır.
5-
Ulusların özgürlük mücadelesinde, iç ve dış faktör ayrımının anlamsızlaştığı
hatta dış faktörlerin iç faktörlerden daha çok önem kazandığı günümüz
dünyasında, Kürtler, uluslararası destek meselesi üzerine yeniden düşünmeli,
diplomasi mücadelesini önceliklerinin ilk sırasına yerleştirmelidirler.
Elbette
bir halkı kurtuluşa götüren kolay bir yol yoktur.
Ancak barışçıl, demokratik ve meşru temelde, ulusal özgürlüğü için ayağa kalkıp seferber olmuş Kürt halkının mücadelesini durdurmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
Diyarbakır Cezaevi bir Hafıza Müzesi’ne
dönüştürülmeli
Değerli
arkadaşlar,
Son
dönemde Diyarbakır Cezaevi, namı diğer 5 Nolu yeniden gündemdedir.
Hükümet
burayı boşalttı.
Bu
ilk adım önemlidir. Bundan sonraki sürecin takipçisi olacağımız bilinmelidir.
Diyarbakır
Cezaevi bizim geçmişimizdir. Hem burada Kürt halkına yapılan insanlık dışı zulüm
hem de bu zulme karşı verilen direniş bakımından Diyarbakır Cezaevi bir semboldür.
Geçmişte yaşananların unutulmaması ve benzeri zulümlerin bir daha yaşanmaması
için Diyarbakır Cezaevi, bir Hafıza Müzesi olarak korunup yaşatılmalıdır. Bu
süreçte cezaevi mağdurlarının, insan hakları savunucularının ve benzer
deneyimleri yaşamış ülkelerin birikimlerinden faydalanılmalıdır.
100. Yılında Lozan Antlaşması’nı masaya yatırmak
Gelecek
yıl Lozan Antlaşması’nın yüzüncü yılıdır.
Ülkemize
ve halkımıza köleliği dayatan bu uluslararası antlaşmayı yeniden değerlendirmek
ve gerekli sonuçları çıkartmak önemli bir görevdir.
Kürtler
olarak, 100. Yıl dönümü nedeniyle bu anlaşmayı bütün yönleriyle masaya yatırmalı
ve Kürtler bakımından olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmak için içerde ve
uluslararası planda yoğun bir kampanya başlatmalıyız.
PSK’nin ulusal özgürlük mücadelesindeki rolü ve
kararlı mücadelesi
Değerli
arkadaşlar,
PSK, Kürtlerin
yarım yüz yıllık özgürlük mücadelesi tarihiyle özdeş bir partidir.
Partimiz
son yarım yüzyıl boyunca Kürt halkının özgürlüğü için kesintisiz ve kararlı bir
mücadele sürdürmüştür.
PSK, Kürt
halkının özgürlük mücadelesine akan bir nehirdir; kâh gürül gürül, büyük bir coşkuyla akmış, kâh
hızı azalmıştır. Ama akışı asla kesilmemiştir. Boşuna, “Taşı delen suyun gücü
değil, sürekliliğidir,” denilmemiştir.
Kürt
hareketinin değişik süreçlerine ilişkin büyük ve zengin bir mücadele birikimine
ve hafızasına sahibiz. Geçmiş mücadelemizle gurur duyuyoruz.
Buna
karşın asla hizipçi bir anlayış ve kibre sahip değiliz. PSK, kendini büyük Kürt mücadelesinin bir
parçası olarak görmektedir.
PSK’nin
büyüyüp güçlenmesini, halkımızın özgürlük mücadelesinin büyüyüp güçlenmesi
olarak değerlendiriyoruz.
Stratejik
hedefimiz, Kürt halkının kendi ülkesinde özgür, onurlu ve müreffeh bir biçimde
yaşamasıdır.
Bunun için
herkesle, ama herkesle samimi bir şekilde gücümüzü birleştirmeye hazırız.
Bunun için
gerekli birikim, inanç ve cesarete sahibiz.
Biz haklı
bir davanın sahipleriyiz ve mutlaka kazanacağız.
Hepinize
selam ve saygılarımı sunuyorum.
30.10.2022
Bayram Bozyel
Mitani Oteli, Diyarbakır