“Bir devletimiz olsaydı eğer...”

Ölümsüz Ahmedê Xani’nin “bir devletimiz olsaydı eğer...” diye başlayan ölümsüz dizelerindeki talebin (arzunun) yakıcı olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu arzu en çok da TSK’nın Arap turistlerin can kaybı yaşadığı son Zaxo saldırısı sonrasında kendini hissettirdi.

TSK’nın son saldırılarına yönelik tepkiler biliniyor. Uzun uzun tekrarlamaya gerek yok. Tepkiler aynı zamanda kendisi de sivil Kürdleri katleden İran’dan Suudi Arabistan’a kadar geniş bir yelpazeye yayıldı. BM ses verdi, Irak konuyu BM’nın gündemine taşıyor. Bu tepkiler haklı ve yerinde olan tepkiler.

Ama...

TSK’nin sözkonusu saldırısı ilk saldırısı değil. TC’nin, PKK bahanesiyle, Güney Kürdistan’a yönelik 1983 yılından itibaren gerçekleştirdiği hava saldırıları devam ediyor. Sadece hava saldırılarıyla yetinmeyen TC karadan da  operasyonlar yaptı; yapıyor. Son iki yılda gerçekleştirdiği ve halen devam eden operasyonların temel amacı ise bölgeyi işgal etmek.

TC’nin saldırı ve işgal politikası sadece Güney Kürdistan ile sınırlı değil. Son yıllarda Batı Kürdistan’a yönelik saldırılarına ve işgal harekâtlarına hız verdi.

Kürdistan’ın her iki parçasına yönelik sözkonusu saldırılarda yüzlerce çocuk, genç yaşlı sivil Kürd öldü, binlercesi yaralandı. Bağ, bahçe ve ormanlar yandı, evler yerle bir oldu.

Ama Kürdlerin TC’nin saldırılarına karşı yükselttiği sesler uluslararası areneda duyulmadı, itirazları çıkar dehlizlerinde kayboldu. Bazı uluslarası kuruluşların yükselttiği sesler ise TC’yi saldırılardan alıkoymaya yetmedi.

TSK’nın son Zaxo saldırısına uluslararası arenedan gelen güçlü itiraz sesleri, bu konuda yaşanan çifte standartı bir kez daha gözler önüne serdi. Elbette kimliği ne olursa olsun sivillerin askeri saldırılarda hedef alınması kabul edilemez. Bu nedenle Arap turistlerin öldürülmesine sert tepki göstermek gerekiyor. Ama hayatını kaybeden sivil Kürdler olunca bu tepkinin onda biri, yüzde biri niye gösterilmiyor? Niye uluslararası kamuoyunun gündemine gelmiyor?

Kuşkusuz bu sorulara herkesin makul cevapları vardır. Emperyalistlerin çıkarlarını ön planda tutmaları, bölge devletlerinin bölgesel hakimiyet mücadelesi, Kürd hareketlerinin diplomatik alandaki yetersizlikleri, vs sayılabilir ve hepsi de doğrudur. Ama benim cevabım, temel neden bir Kürd devletinin olmaması, Kürdlerin ulusal ve coğrafi bir siyasal statüden yoksun bulunması yönündedir.

Bu noktada, “niye Güney Kürdistan’daki ulusal yapı bir siyasi statü değil mi” diye sorulabilir. Bu soru haklı ve doğru bir sorudur. Güney’de tüm Kürd bölgesini kapsama da ulusal bir yapı, Irak Anayasasınca da tanınan bir federasyon var.

Güney Kürdistan Hükümeti ve Güney’deki yurtsever güçler TC’nin her saldırısına itiraz ettiler, seslerini yükseltiler.  Güney Kürdistan hükümetinin içinde bulunduğu zor şartlar ve bölgesel dengeler nedeniyle bazen gerekli sertlikle (örneğin son Zaho saldırısında olduğu gibi) tavır göstermediği de bir gerçek. Ama bu PKK ve çevresinin Güney’deki yapıyı “saldırıları TC ve kürdistan bölgesi birlike planlıyorlar”, vb diye suçlamasına gerekçe olmaz. Bu ve benzeri söylemler PKK’nın ta başından beri Güney’deki ulusal demokratik yapıya karşı var olan karşıtlığının birer ifadesidirler.

Son Zaho saldırısına yönelik olarak HDP’nin gösterdiği tutum da, yaşanan ve demokrasi güçleriyle Kürd yurtsever hareketinin işbirliğini gerekli kılan sürece uygun değil. HDP Van ve HDP bileşeni DBP Van’ın ortaklaşa düzenledikleri protesto mitinginde “Katil AKP ve PDK’dir, Kahrolsun İhanet” pankartı taşındı. Oysa Kürdistan Hükümeti başta olmak üzere tüm resmi kurumlar saldırıya sert tepki göstermişler, saldırının doğrudan TC tarafından yapıldığını söylemişlerdi.

HDP Eşgenel Başkan Yardımcılarından Tülay Hekimoğulları katıldığı Artı1 TV programında Ezo Özer’in “PDK niye Zaxo saldırısına tepki göstermiyor” sorusuna verdiği cevapta, yıllarca çiğnene çiğnene çürüyen sakızı çiğnemiş, konuyu PDK-AKP işbirliğine bağlamıştı. Oysa Sayın Tülay Hekimoğulları işgal ettiği makam gereği PDK’nin verdiği tepkiyi bilmesi gerekiyordu. Ama öyle anlaşılıyor ki Tülay Hanım da ezberini bozmamış, eski söylemleri yeni terimlerle ve biraz da yumuşatarak tekrarlamış.

Zaxo saldırısını TSK’nın gerçekleştirdiği gün gibi ortada iken, bir çok kesim aynı“katil”i şaret ederken, “PDK de katildir” demek en azından ortamı bulandırmaktır. Bunun ise özgürlük, barış ve demokrasi güçlerinin işbirliğini gerekli kılan sürece hiç bir katkısı yoktur, aksine zarar vermektedir.

Doğruları siyasal çıkarlarımız doğrultusunda eğip bükmenin hiç bir faydası yok.

Yazının başlığına dönersek...

Eğer bir devletimiz olsaydı bunları yaşamayabilirdik. O nedenle Güney Kürdistan’daki siyasi yapıya sahip çıkmalı, Kürdistan Hükümeti’nden Zaxo saldırılarına yönelik gösterdiği tutumunu devam ettirmesini istemeliyiz.

26 Temmuz 22

En çok Okunan İçerik
Yorum Yaz