KÜRD MESELESİNİ SİYASAL VE EŞİTLİKÇİ YÖNTEMLE ÇÖZMEK MÜMKÜNDÜR

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Türkiye'de bir yıldır gündemde olan süreç ile ilgili değerlendirmelerini ve Kürt meselesinin çözümüne ilişkin önerilerini içeren aşağıdaki dosyayı Türkiye'deki birçok Siyasi Parti ve STK'lara iletti.

KÜRD MESELESİNİ SİYASAL VE EŞİTLİKÇİ YÖNTEMLE ÇÖZMEK MÜMKÜNDÜR

.Kürdistan Sosyalist Partisi olarak diyoruz ki; Silahların susması herkesin yararınadır.

Ancak, silahsızlandırma süreci Kürt halkının ulusal haklarının tanınmasıyla tamamlanmalıdır.

 2024 yılı Ekim ayında bölgesel gelişmelerin ve içerdeki sıkışmanın etkisiyle Devlet Bahçeli’nin startını verdiği süreç ağır aksak işlemeye devam ediyor.

 27 Şubat 2025 tarihinde ise Öcalan’ın yaptığı çağrının ardından PKK’nin 5-7 Mayıs’ta gerçekleştirdiği kongrede silah bırakma ve kendini fesh etme kararı almasıyla önemli bir eşik aşıldı.

 PKK’nin bu konudaki açık iradesinin ortaya çıkmasından sonra, devlet yetkililerinin “Terörsüz Türkiye” olarak nitelediği süreçte adım atma sırası artık iktidara/devlete geldi.

 Bu kapsamda PKK’nin silah bırakma sürecinin yasal ve hukuki gereklerini yerine getirmek amacıyla 5 Ağustos’ta parlamentoda "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" kuruldu.

 Öte yandan hem iktidar yetkilileri hem de Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş yaptıkları açıklamalarda Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun misyonu PKK’nin silah bırakmasını gözlemlemek ve sürecin gerektirdiği yasal ve hukuki alanlara ilişkin Meclis’e öneride bulunmakla sınırlandırılıyor. Komisyonun çalışma süresi de PKK’lilerin silahsızlandırma periyoduna bağlanıyor.

 Türkiye devletini PKK ile silah bıraktırma görüşmelerine zorlayan faktörler ne olursa olsun, PKK’nin silah bırakması olumludur. PKK’nin 41 yıldır sürdürdüğü silahlı mücadeleden en büyük zararı Kürtler gördü. PKK üzerinden Kürt halkının haklı özgürlük davasını kriminalize etti,  demokrasi güçlerini sindirdi, katı merkeziyetçi ve otokratik bir rejimin taşları döşendi.

 Diğer yandan PKK’nin bir bütün olarak silah bırakma süreci bir yanıyla devletin bu sürecin gerektirdiği yasal, hukuki ve idari adımlar atmasına bağlıdır. Bu türden adımları atmak ise TBMM’nin görev kapsamı içindedir. Dolayısıyla PKK’nin silah bırakma süreciyle ilgili Mecliste bir komisyonun kurulmuş olması önemlidir. Mecliste kurulan Komisyon’da parlamentoda yer alan partilerin hemen hepsinin yer alması Komisyonun alacağı kararların çoğulcu karakterini güçlendiren bir faktördür.

 Ancak, komisyonda görüşmeler henüz başlamışken, 20/08/2025 tarihli oturumda, Diyarbakır'dan toplantıya katılan barış annelerinden Nezahat Teke’nin duygu ve düşüncelerini anadili Kürtçe ile anlatmak isterken engellenmesi ve Kürtçe konuşturulmaması, Komisyonun Kürt meselesine yaklaşımı bakımından turnusol kağıdı olmuştur. 

 Çözüme Ulaşmak İçin Kürt Meselesinin Adı Doğru Konulmalıdır

 Diğer tarafta, başlatılan süreç devlet yetkilileri tarafından ısrarla “Terörsüz Türkiye” olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin son yarım yüzyılda yaşadığı bütün sorunlar tek başına PKK ile ve onun ürettiği “terörle” ilişkilendiriliyor. PKK silahı bıraktığında ve “terör” son bulduğunda Türkiye’deki sorunların çözülmüş olacağı varsayılıyor.

 Bu yaklaşım Türkiye’nin temel sorunlarını görmezden gelen ve Kürt sorununu yok sayan bir anlayıştır. Bu yaklaşımlarıyla Türkiye’yi yönetenler Kürt meselesinin varlığını inkar etmeye ve yanlışta ısrar etmeye devam ediyorlar.  Kürt meselesini PKK ve terörle özdeşleştirmek gerçekleri çarpıtmak ve çözümü ötelemek dışında bir sonuç doğurmaz. Bu anlayışla yüz yıllık Kürt meselesi çözülmüş olmaz, tersine bu mesele kanamaya, istikrarsızlık ve potansiyel şiddet üretmeye devam eder.

 Kürt meselesi PKK olmadan var olan ve ısrarla çözümsüz bırakılan 100 yıllık bir meseledir. Kamuoyunca bilinmektedir ki; 100 yılı aşan bu sorun kapsamında yeri geldiğinde  "29 isyandan" bahsedilmekte, yeri geldiğinde "bu son isyandır" denilmektedir. Nereden bakarsak bakalım Kürt meselesi PKK ve onun başlattığı silahlı mücadeleyle doğmadı, aksine PKK ve başvurduğu şiddet bir sonuçtur. Dolayısıyla PKK kendini fesh edince ve silahları bırakınca bu sorun çözülmüş olmayacaktır. 

 Bu yüzden Kürt halkının varlığı ve ulus olmaktan kaynaklanan temel hakları kabul edilmelidir. Kürt meselesi barışçıl, demokratik ve eşitlikçi bir temelde çözüme kavuşturulmalıdır. 

 Kürt Sorununu Çözüm Girişimleri Ve Demokrasi Mücadelesi İç İçe Geçmiştir

 Altını çizmemiz gereken bir nokta şudur;

Kürt meselesinin çözümsüzlüğü ile Türkiye’de demokrasi yokluğu önemli oranda iç içe geçmiştir. Kürt meselesinin inkâr ve şiddetle bastırılması, Türkiye’de demokrasinin zeminini tahrip ederken, demokrasinin yokluğu, Kürt sorununun çözümünü daha da zora sokmuştur.

Türkiye’de demokrasiden yana her köklü değişim, Kürt halkının hak ve özgürlük mücadelesini kolaylaştıracaktır. Kürt sorununu çözme yönündeki girişimler ise, Türkiye’de sürecin normalleşmesine büyük bir ivme kazandıracaktır.

 Kalıcı, Bütünlüklü Ve Sürdürülebilir Bir Çözüme İhtiyaç Var

 Tekrar etmek pahasına şu gerçeğin altını çizmekte yarar var; PKK’nin silah bırakması önemli olmakla birlikte aslolan Kürt meselesini eşitlik temelinde çözmektir.

 Biz PSK olarak Kürt meselesinin çözümü için iki aşamalı bir plan öneriyoruz.

 Birincisi Silah Ve Şiddetten Arınmış Demokratik Bir Zeminin İnşasıdır

 Mecliste kurulan komisyon ve bir bütün olarak TBMM;

-           Silah bırakanların sosyal ve siyasal yaşama katılımı, siyasi nedenlerle cezaevinde olanların serbest bırakılması ve yurtdışına çıkmak zorunda kalanların dönüşü, görevlerinden alınan belediye başkanlarının göreve dönmesi için gerekli adımları hızla atabilir ve atmalıdır.

-        Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı,

-          Kürdistan Partileri hakkında açılan kapatma davaları düşürülmeli, 

-          İfade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki bütün bariyerler kaldırılmalıdır.

 Özgür, demokratik, hukukun egemen olduğu eksiksiz demokratik bir ortam aynı zamanda yeni bir anayasa yapmak için de gereklidir.

 Kürt Halkının Varlığını Tanıyan Yeni Bir Anayasa Yapılmalıdır

 Silah bırakma sürecine yönelik yasal ve hukuki düzenlemelere paralel olarak Kürt meselesinin kalıcı ve eşitlikçi çözümüne odaklanmak gerekir.  Ve bu iki süreç birbirini tamamlayan, bütünlüklü bir sorunun aşamaları olarak planlanmalıdır.

 Bunun için parlamento içinde ve dışındaki bütün siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, sivil inisiyatiflerin, etnik ve dini gruplar ve aydınların katılımı ile yeni bir anayasa tartışması başlatılmalıdır. Anayasa yapım süreci açık, şeffaf, toplumun tüm katmanlarına açık olmalıdır.

 Biz PSK olarak, günü geldiğinde yeni anayasaya ilişkin bütünlüklü bir öneri paketini sunacağız.

 Bununla birlikte bu aşamada ilkesel düzeyde altını çizeceğimiz bir kaç nokta var:

-        Yapılacak yeni anayasa Türkiye toplumunun çok uluslu, çok dinli, çok dilli ve kültürlü yapısına uygun; çoğulcu, demokratik ve evrensel demokrasi standartları esas almalıdır.

-          Yapılacak yeni anayasa Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle uyum içinde olmalıdır.

-          Yapılacak yeni anayasada Kürt halkının varlığı tanınmalı, Kürtçe eğitim ve resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtlerin, ülkeleri Kürdistan’da kendilerini özgürce yönetmesine imkan tanımalıdır.

-          Öte yandan yapılacak anayasa Kürt halkına yüz yıldır uygulanan her türlü ayrımcılığın insani, ekonomik, hukuki, sosyal, kültürel yıkıcı sonuçlarını giderecek düzenlemeler içermelidir.

-          Biz PSK olarak yapılacak yeni anayasanın aynı zamanda Türkiye toplumunun bütün kesimlerinin insanca ve onurlu yaşam taleplerini karşılamasını savunuyoruz. 

-          Yeni bir anayasa Alevilerin, bütün etnik ve dini toplulukların taleplerine yanıt vermeli,  çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, hukukun üstünlüğüne bağlı, ayrımcılığı ret eden, barışsever, sosyal adaleti, insan onuruna saygıyı temel alan bir anlayışla yapılmalıdır.

Böyle bir anayasaya denk düşen idari, hukuki ve siyasi sistemin federal bir sistem olduğunu düşünüyoruz. 

Türkiye Diğer Parçalardaki Kürtlerle Diyalog İçine Girmelidir

Ortadoğu'da yaşanan son gelişmeler devletlerin iç işleri olarak görülen birçok meseleyi bölgesel sorun haline getirmiş ve birini diğerinden ayıramaz noktalara ulaştırmıştır. Bu kapsamda ve bilhassa Suriye'de 60 yıllık Esad yönetiminin devrilmesi ile birlikte Suriye'de yaşanan gelişmeler Türkiye'yi doğrudan etkiler boyuta ulaşmıştır. 

Bu çerçevede Suriye’de Kürtlerin özgürlük talepleri Türkiye iç siyasetini doğrudan etkileyecek noktaya gelmiş durumdadır. 

Çünkü, eski rejimin devrilmesi ile Suriye'de Kürtler'in, Suni Araplar'ın, Durziler'in, Nusayriler ve Hırıstiyanlar'ın önüne çağdaş, çoğulcu ve demokratik temellere dayalı yeni bir sistemi kurma imkanı çıkmıştır. 

Bu anlamda Türkiye Rojava’da Kürt statüsüne karşı çıkarak kendi içinde Kürt meselesini çözüme kavuşturamaz. 

Türkiye’nin içerde Kürt meselesinde kalıcı adımlar atması aynı zamanda Rojava’da Kürt karşıtı siyaseti terk etmesi ve onlarla karşılıklı saygı, kabul ve çıkarlara dayalı ilişkiler kurmasına bağlıdır.

Türkiye Suriye'de Kürtler'in, Suni Araplar'ın, Durziler'in, Nusayriler ve Hırıstiyanlar'ın çağdaş çoğulcu ve demokratik temellere dayalı yeni bir sistemi kurma çabalarına destek sunmalıdır. 

Türkiye, Kürdistan Federe Bölgesi ile ilişkilerini güçlendirerek sürdürmelidir. 

Diğer ülkelerde yaşayan Kürtlerle saygı, kabul ve eşitlik ilkesi temelinde kurulacak ilişkiler Türkiye’nin kendi içinde Kürt meselesinin çözümünü kolaylaştıracaktır.

01.09.2025 

Kürdistan Sosyalist Partisi

              (PSK)

 

İçerik Başlıkları
En çok Okunan İçerik