1925 Kürt ulusal özgürlük hareketinin lideri Şeyh Sait ve dava arkadaşlarının şehit edilmesinin üzerinden 100 yıl geçti.
Geçen yüz yılın başında emperyalist güçler ve sömürgeci
bölge devletleri Kürtlerin ülkesi Kürdistan’ı dörde bölüp aralarında
paylaştı. Skyes-Picot Antlaşması ile
başlayan ve Lozan Antlaşması ile tamamlanan bu süreç sonucunda Kürt halkının
ulusal bütünlüğünü parçalandı.
Türkiye’deki Kemalist yönetim kurduğu yeni devletin
varlığını Lozan’da Antlaşması’yla uluslararası güvence altına aldıktan sonra
Kürtlere verdiği bütün vaatleri unuttu. 1924 yılında yapılan Anayasa ile Kürt
halkının ulusal kimliği ve varlığı yok sayıldı. Türklerin tek egemen ve efendi
sayıldığı, Kürtlere ise kölelik statüsü verildiği adil olmayan bu sisteme Kürt
halkı haklı olarak karşı çıktı ve direndi.
1925 yılında Şeyh Sait önderliğinde Kürtler halkı Türkiye
devletinin kendilerine dayattığı sömürgeci sisteme itiraz etti, Kürtler için
ulusal özgürlük talebinde bulundu.
Kemalist yönetim Kürt halkının özgürlük talebini kanla
bastırdı. Ulusal özgürlük talebinden bulunan Şeyh Sait ve 48 arkadaşı düzmece
yargılama sonucunda ve düşman hukuku çerçevesinde 29 Haziran 1925 tarihinde
hunharca idam edildi. Aynı süreçte ama
farklı tarihlerde Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdulkadir, Dr. Fuat gibi
Kürt ileri gelenleri, Bitlis’te tutuklu bulunan Azadi Cemiyeti lideri Cibranlı
Halit ile Ziya Bey ve arkadaşları şahit edildi.
100 yıl önce Kürt halkının haklı ulusal özgürlük talepleri
uğrunda yaşamını veda eden büyük lider Şeyh Sait şahsında bütün Kürdistan
şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz.
Onlar ölümsüzdür.
Türkiye devleti düşman hukukuna uygun ve adil olmayan
yöntemlerle Şeyh Sait ve yüzlerce arkadaşını idam etmekle kalmadı, onlara bir
mezar yerini bile çok gördü.
Geçen yüz yıl boyunca Türkiye’yi yönetenler Kürdistan’a
müstemleke siyaseti uyguladı. Kürt halkına dönük katliamlar, operasyonlar, zoraki
göçertme politikası kesintisiz devam etti. Kürt dili ve kültürünün yok
edilmesi, Kürt kimliğinin ortadan kaldırılması için sistemik bir baskı ve
asimilasyon politikası uyguladı.
Buna karşı Kürt halkı geçen yüz yıl boyunca özgürlük ve
ulusal onuru için kesintisiz ve kararlı bir mücadele sürdürdü.
100 yılın sonunda Türkiye’nin Kürt halkına uyguladığı inkar,
asimilasyon ve savaş politikası iflas etmiştir. Kürt halkının özgürlük talebini
bastırayım derken Türkiye kendi halkını yoksulluğun, geriliğin, şovenizmin
batağına mahkum etmiştir. Geçen yüz yılda Kürt halkı büyük bir mezalime
uğrarken Türkler de çağdışı, otoriter, şiddetin hakim olduğu köhne bir yaşamaya
zorlanmıştır.
100 yıllık deneyimler savaşın kazananı olmadığını ortaya
çıkartmıştır. İnkar ve savaş siyasetinin kaybedeni ise hem Kürtler hem de
Türkler olmuştur.
Kürt karşıtı politika sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu
düzeyinde de miadını doldurmuştur. Karanlık tünelin sonuna gelinmiştir.
Halkımızın 1991 yılında Güney Kürdistan’da başlayan özgürleşme süreci bugün Rojava
Kürdistan’da devam etmektedir.
Türkiye de artık Kürt karşıtı siyasetten vazgeçmelidir. Kürt
halkının ulus olmaktan kaynaklanan bütün haklarını tanımalıdır.
Bu bağlamda atılacak ilk adım Şey Sait ve arkadaşlarının yok
edilen mezar yerlerinin bir an önce açığa çıkartılmasıdır. Bununla paralel
olarak 1925 yargılamalarının bütün sonuçlarıyla hukuksuz ve geçersiz olduğu
ilan edilmelidir.
Şehadetlerinin 100. Yılında büyük lider Şeyh Sait ve dava
arkadaşlarını saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.
Şeyh Sait Kürt halkının özgürlük mücadelesinin sembolü, direniş ruhunun hafızası, zafere olan inancımızın bayrağıdır. O en büyük ulusal değer ve onurumuzdur. Onun açtığı yolda yürüyeceğimize, onun yükselttiği bayrağı yere düşürmeyeceğimize söz veriyoruz. Şey Said ve dava arkadaşlarının mücadele geleneğine bağlı kalacağımıza ant içiyoruz.
Onlar sonsuza kadar mücadelemizde ve gönlümüzde yaşama devam
edecekler.
27.06.2025
Bayram Bozyel
Kürdistan Sosyalist
Partisi
(PSK)
Genel Başkanı