Filistin sorunu Kürdistan meselesi gibi Ortadoğu’nun kanayan
yaralarından birisi. Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e gerçekleştirdiği beklenmedik
saldırı ve ardından İsrail’in Hamas’a karşı başlattığı kapsamlı operasyon
Filistin sorununu yeniden gündemin merkezine oturttu.
İsrail’in Hamas’a karşı başlattığı operasyon ise gelinen
aşamada Hamas ile savaşı aşarak Gazze Şeridi’ni topyekûn yıkıma, bölgeyi
Filistinsizleştirme ve bir katliam evresine ulaşmış durumda. İsrail’in geçen
dönemde gerçekleştirdiği çok yönlü bombardıman ve bölgeye uyguladığı abluka
nedeniyle 10 binden fazla sivil; kadın, çocuk ve yaşlı hayatını kaybetti.
Hastaneler yakılıp yıkıldı, bölgede su, elektrik, enerji hatları kesildi ve
yaşamsal altyapı ortadan kaldırıldı. Gazze’de yaşayan 2 milyondan fazla
Filistinli yerlerinden yurtlarından sürülme tehdidi altında. Bu durum bir
insanlık suçudur ve hiçbir durumda kabul edilemez.
Diğer yandan ABD ve Batılı müttefikleri Hizbullah, İran ve
benzerlerinin savaşa müdahalesine engel olmak için Doğu Akdeniz’e dev uçak
gemileri gönderdi, askeri yığınağı artırdı. İsrail Hamas çatışması eş zamanlı
olarak uluslararası alanda diplomasi trafiğini hızlandırdı, BM Güvenlik Konseyi
ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bölgede bir ateşkesin ilanı için peş peşe
toplantılar gerçekleştirdi. Söz konusu sürç bütün hızıyla devam ediyor.
İsrail Hamas çatışması ekseninde yaşanan bütün bu gelişmeler
Kürtler tarafından da yakından takip ediliyor ve çok yoğun tartışmalara yol
açıyor. Bu tartışmalarda iki uç değerlendirme ön plana çıkıyor. Bunlardan ilki,
Filistin meselesine, hak ve özgürlükler temelinde ilkesel ve tutarlı bir çizgi
çerçevesinde yaklaşmak yerine, bu soruna Hamas penceresinden bakmak ve sorunu
Hamas’a destek çerçevesinde ele almaktır. Böylelerinin geçmişte olduğu gibi
bugün de Filistin halkının haklı ulusal davasına destek gibi bir sorunu olmadı.
Onlar ideolojik nedenlerle Hamas’ı destekliyor ve bunu Filistin halkı ile bir
dayanışma olarak gösteriyorlar. Bu yaklaşımın Filistin halkının özgürlük
mücadelesine katkı sunmak yerine bölgedeki çatışmayı körüklediğine kuşku yok.
Bir başka yaklaşım ise Filistin meselesini, Filistin siyasi
hareketlerinin, FKÖ, Hamas ve
benzerlerinin Kürt meselesine yaklaşımından yola çıkarak değerlendiriyor. Başka
bir ifade ile FKÖ ile Hamas’ın ırkçı ve dinci Kürt karşıtı politikalarına
bakarak Filistin halkının ulusal davasını gözden kaçırıyor ve İsrail’in yaptığı
her eylemi onaylayan bir tutum sergiliyor.
Oysa Filistin halkının haklı ve meşru özgürlük taleplerini
en iyi anlayabilecek durumda olan Kürtlerdir.
Üç temel nedenden dolayı Kürtler Filistin halkının özgürlük
mücadelesine destek vermeli ve bu sorununun barışçıl yöntemlerle, eşitlik
temelinde çözümünden yana tavır almalıdırlar.
1.
Ahlaki ve ilkesel nedenler; Kürtler iki yüz yıla
varan bir süreçte gasp edilen ulusal hakları için mücadele ediyor, parçalanmış
ve işgal edilmiş ülkelerini özgürleştirmek uğruna kesintisiz bir direniş sürdürüyorlar.
Özgürlük için bunca mücadele eden Kürtlerin benzer koşullarda yaşayan ve aynı
hedefler için mücadele eden Filistin halkının özgürlük mücadelesini
desteklemesi ahlaki ve ilkesel bir görevdir.
Sömürgeci devletlerin kendisine yaptığı mezalimin bir benzerinin
Filistin halkına yapılmasına Kürtler sessiz kalamaz. Kürt halkı kendisi için
istediği özgür yaşama hakkını, Filistin halkı söz konusu olduğunda yok sayamaz,
böyle bir soruna göz kapayamaz. Özetle Kürtler moral ve ilkesel nedenlerle
Filistin halkının özgürlüğünü savunurlar, savunmalıdırlar.
2.
Siyasi nedenler; Filistin meselesinin çözülmemesinin
en önemli nedenlerinden biri de bölgedeki Müslüman geçinen iktidarların
tutumudur. Ortadoğu’da 50’den fazla Müslüman devlet söz konusu ve bu ülkelerin
tümü çözüm yerine, Filistin meselesini kendi iktidarları için istismar ediyor,
bu sorunu iç siyasette ve diplomatik
alanda meşruiyet devşirecek bir fırsat olarak değerlendiriyorlar. Filistin
meselesinin eşitlikçi ve adil çözümü bölgedeki iki yüzlü ve yozlaşmış Müslüman
ülkelerdeki iktidarları zayıflatacak, böylece bölgesel ırkçı ve mezhepçi
statüko güç kaybedecektir.
3.
Jeopolitik nedenler; Şurası bir gerçek; Filistin
meselesi gibi çatışma ve gerilim noktalarının varlığı, bölgesel ve uluslararası
ilgi ve enerjinin bu noktalara yoğunlaşmasına yol açıyor. Bu durum ise Kürt
meselesinin ikinci plana düşmesine, bazen de göz ardı edilmesine yol açıyor. 7
Ekim’de Hamas ve İsrail arasında başlayan savaş bu açıdan çarpıcı örnektir.
Geçen bir aylık dönemde Türkiye Suriye Kürt Bölgesi’ne yoğun operasyonlar yaptığı
ve yoğun hak ihlallerine yol açtığı halde, bütün bunlar İsrail Hamas çatışması
gölgesinde görünmez oldu. Oysa Filistin meselesinin çözümü bölgede ve dünyada dikkatlerin
daha çok Kürt meselesine yoğunlaşmasına imkan verebilir, Kürdistan meselesinin
çözüm çabalarına ivme kazandırabilir.
Toparlamak gerekirse, Filistin halkının özgürlük
mücadelesine destek vermek, Filistin halkını temsil etme iddiasında olan El
Fetih, Hamas yada İslami Direniş Hareketi vb. desteklemek anlamına gelmez. Bu iki konuyu birbirinden ayırmak gerekir. Bizler
mazlum Filistin halkının devlet hakkını insani, ahlaki ve ilkesel nedenlerle
savunuruz. Öte yandan Filistin siyasi örgütlerini eleştirir, onlara karşı
gerekli tavrı alırız.
Aynı yaklaşım İsrail’e ilişkin de için geçerli. Söz gelimi
İsrail devletinin belirli konularda Kürtleri desteklemesi, bu devletin Filistin
halkına karşı her türlü ilhakçı, katliam ve insanlık dışı uygulamalarını haklı
çıkartmaz. Kaldı ki İsrail siyaseti de toplumu da yekpare değildir ve herkes
Netanyahu’nun politikalarını onaylamamaktadır. İsrail’in bölgede barış ve
istikrar içinde yaşaması aynı zamanda Filistin meselesinin adil ve eşitlikçi
çözümüne bağlıdır. Militarist ve ötekileştirici politikalarda ısrar eden bir
İsrail paradoksal bir biçimde karşıt şiddet eğilimlerini besleyerek
çözümsüzlüğü derinleştirmiş olur.
Onun için gerçekçi çözüm; İsrail ile Filistin olmak üzere
iki devletli, ya da aynı devlet çatısı altında iki bölgeli federal çözümdür.
Filistin halkına ulusal özgürlüğünü sağlayacak, İsrail’e de güvenlik için yaşama
imkanı verecek gerçekçi, adil ve sürdürülebilir çözüm budur. Biz bunu
savunuyoruz, duygularımız ile değil, somut koşullara uygun ve ilkesel normları
esas alan bir yaklaşım öneriyoruz.
Kürt halkının tarihi özgürlük, eşitlik ve onurlu bir yaşam
için verilmiş mücadeleye yoğrulmuş bir tarihtir. Bu mücadelede en büyük gücümüz
ve avantajımız haklılığımız, meşruiyetimiz ve ahlaki üstünlüğümüzdür. Bizi başarıya götürecek ve bölgede model
payesine kavuşturacak bu moral üstünlüğümüz ve ilkesel duruşumuzdur.
Söz konusu tutarlı çizgiden sapan hiçbir tutum Kürt halkına
fayda sağlamaz.
07.11.2023
Bayram Bozyel
PSK
Genel Başkanı